Bilişim Yıldızları Proje Yarışması Ödülleri

TBD İstanbul Şubesi tarafından bu yıl dokuzuncusu düzenlenen ve birbirinden değerli projelerin yarıştığı Bilişim Yıldızları Yerli ve Milli/Özgün Projeler Yarışması 9 Aralık Perşembe gecesi Dalyan Club’da düzenlenen coşkulu bir törenle sahiplerini buldu. Özel Sektör, Yerel Yönetimler ve Üniversiteler kategorilerinde Türkiye’nin en iyilerinin ödüllendirildiği gecede dört başarılı projeye de mansiyon ödülü verildi.

Ülkemizde bilişim alanındaki yenilik ve gelişmeleri yakından takip eden ve bilişim kültürünün yayılmasında öncülük eden Türkiye Bilişim Derneği (TBD) 50. Yıl Etkinlikleri kapsamında TBD İstanbul Şube tarafında 2009 yılından bu yana düzenlenen ve sektörün en prstijli yarışmalarından olan Bilişim Yıldızları bu yıl “Yerli ve Milli / Özgün Proje Yarışması” temasıyla düzenlemiştir.

Yarışmanın amacı; bilişim alanında yerli ve milli / özgün proje fikrine sahip özel sektör firmaları, üniversite, teknopark, teknokent şirketleri, Yerel Yönetimler ve STK’ların gerçekleştirmiş oldukları örnek teşkil edecek uygulamaları ortaya çıkararak geniş kitlelere tanıtmaktır. Böylelikle, bilişim sektöründe daha çok yerli ve milli / özgün proje fikirlerinin üretilmesini, gerçekleştirilmesini ve kullanımını özendirmek amaçlanmıştır.

Böyle bir etkinliğin düzenleme ekibinde yer almaktan büyük bir keyif duydum. Yarışma ile ilgili tüm detaylara yarışmanın resmi web sitesinden ulaşabilirsiniz.

İşte Beyniniz Sinirbilim Beyniniz ve Acayiplikleri Hakkında Neler Söylüyor?

Bir başka maceranın daha sonu: İşte Beyniniz Sinirbilim Beyniniz ve Acayiplikleri Hakkında Neler Söylüyor? 🧠 Kitapta Marc Dingman korku, bellek, uyku, dil, üzüntü, hareket, görme gibi belirli başlı kavramları beynin ilişkili bölümlerini ele alarak ve hemen hemen her bölümde yabancı el sendromu, Bay Tan, locked-in sendromu gibi ender rastlanan hastalıklara ya da durum incelemelerine yer vererek açıklamış ve konuyu daha ilgi çekici hale getirmiş.

Beynimiz de hayat boyu öğrenme kapsamında çalışıyor. Yeni şeyler öğrendikçe yeni bağlantılar kuruyor, mevcut bağlantıları pekiştiriyor. Kimi zaman da bu bağlantılardan bazılarından vazgeçiyor. Decartes’ın ruh ve bedenin ayrı olduğunu savunan düalizmi, beyin araştırmacıları sayesinde duygu durumlarında ilk akla gelen kalp kadar beynin de süreçte rol aldığının gösterilmesiyle bozuluyor.

Peki ya beynin ağrı algılayıcılarının olmadığını biliyor muydunuz? Beynimiz vücudumuzun diğer bölgelerinde meydana gelen acıyı işleyebilir, ancak kendi hasar gördüğünde size bunu bildiremezmiş. Anthony Hopkins’in Kuzuların Sessizliğindeki o meşhur sahnesi işte şimdi anlam kazandı!!! 😅

Bu kitap yine bana Sokrates’in “bildiğim bir şey varsa o da hiçbir şey bilmediğimdir” ifadesini hatırlattı. Beynimizle ilgili bildiklerimiz de aslında bir hiç sayılabilir. Kitaptan edindiğim önemli çıkarımlardan birisi beynimizde hareketlerimiz ya da hislerimize özgü belirli başlı alanlar mevcut;ancak hepsi bu alanlarla sınırlı değil. Böylesine karmaşık bir sistemi incelemek de bir o kadar heyecan verici.

Yazar sonsözünü “beyniniz sizsiniz” diyerek tamamlıyor.

Baştan sona sıkılmadan okuduğum kitaplardan biri oldu. Herkese şimdiden keyifli okumalar diliyorum 😊

Derin Öğrenme Nedir ve COVID-19 Pandemisine Nasıl Yardımcı Olmuştur?

Miami Üniversitesi’nden Assoc. Prof. Odelia Schwartz (PhD) ile “What Is Deep Learning and How Has It Helped the COVID-19 Pandemic?” başlıklı kitap bölümümüz yayınlandı. Herkese keyifli okumalar dilerim.

Bu bölüm, COVID-19 salgını için derin öğrenmenin nasıl kullanıldığını sunmayı amaçlamaktadır. Tanımlar, anahtar kavramlar, popüler ağ türleri ve uygulama alanları açısından derin öğrenmenin temellerini kapsar. Ayrıca COVID-19 için derin öğrenme modellerinin kullanıldığı en son çalışmaların bir özetini vermektedir.

Kitap bölümüne erişmek için tıklayınız.

Aklını Yitiren Sinirbilimci Deliliğimin ve İyileşmemin Hikayesi

Barbara K. Lipska “Aklını Yitiren Sinirbilimci Deliliğimin ve İyileşmemin Hikayesi” kitabında cilt kanserinin beynine sıçraması ile başlayan ve zamanla beynin yapı ve işleyişinde ciddi sorunlar yaşatan bir dizi tümörün ailesinin ve özellikle de kendi hayatını nasıl etkilediğinin hikayesini anlatıyor. Hastalığın bedenine ve davranışlarına olan tüm yansımalarını tek tek okumanız gerekli. Olaylar da sağ elinin görüntü alanından kaybolmasıyla başlıyor. Aslında sadece tümörlerin varlığına değil bu tümörlerin kaybolması için maruz kaldığı tüm tedavilere de dayanılması oldukça güç ancak kendisi size ne kadar gayretli olduğunu (ve bence hayatta çoğu zaman önemsiz şeylere çokça önem verdiğimizi) gösteriyor. Neyse ki uygulanan tedaviler (her ne kadar bazı kalıcı hasarlara yol açıp, kanserin tekrarlama garantisi olmasa da) hayatta kalmasını sağlıyor.

Bir sinirbilimci olarak süreçte yaşadıklarını anlatıyor kitabında. Arada bazı hatırlayamadığı boşlukları ise o dönem çevresinde olan aile bireylerine sorarak tamamlıyor. Yıllarını beyinle ilgili çalışmalara adamış bir biliminsanı olarak ne yazık ki başına gelen bu durum karşısında yapılan tetkiklerin nelerle sonuçlananileceğini de biliyor. Bu nedenle, bazı durumlarda sahiden “cehalet mutluluktur” denebilir 😞

“Bizler beyinlerimiziz !” diyor 🧠 Bizi biz yapan personamız. Sadece beynimizin belirli bir bölümüne yerleşik bir kodda gizli değiliz, tüm o sinir hücreleri, bağlantılar, aradaki boşluklar, bir bütün halinde yani. İşte bir yandan beynin birebir yapayını üretmek ya da makinelere aktarmak düşüncesi bana Leonardo de Vinci’nin kanat çırpan uçak modelini anımsatıp, bir o kadar da uzak geliyor. Diğer yandan ise beynin bu gizemi ve makine öğrenmesi çalışmalarına verdiği ilham beni bu konuda daha fazla araştırma yapmaya teşvik ediyor.

Kitap oldukça sürükleyici. Kitabı henüz okumayanlar için Barbara K. Lipska’nın New York Times’ta bu konuda yayınlanan yazısını paylaşıyorum.

Herkese keyifli okumalar.

Merhaba Dünya Makine Çağında İnsan Olmak

Büyük verinin işlenmesi, katma değer yaratmak için gizli örüntü ve şablonların incelenmesi, yapay zeka ve makine öğrenmesi çalışmaları her sektörün vazgeçilmezi artık. Bu analizlerin arkasındaki temel ve önemli öğelerden biri de elbette ki kullanılan algoritmalardır. Hannah Fry’ın kaleme aldığı Merhaba Dünya Makine Çağında İnsan Olmak kitabında iktidar, veri, adalet, tıp, arabalar, suç ve sanat alanlarında hayatlarımızı kolaylaştırması için geliştirilen uygulamaların arkasındaki algoritmalardan bahsediliyor. Severek okuduğum bu kitabın içinde algoritmaların hayatımıza kattığı kolaylık ve yeniliklerin yanı sıra, bazı önyargı / hata oranına da sahip olabilecekleri ilginç örneklerle anlatılıyor. Kendinizi gözü kapalı bu algoritmalara teslim edip etmeyeceğinizi bir kez daha düşünebilirsiniz. Sonsözde algoritmaların (onlar yardımıyla geliştirilen uygulamaların) aslında insanın karar verme süreçlerine yardımcı / destek olması fikri öne çıkıyor. Adalet kısmında verilen örnekler, Kurt ve Sibirya Haskileri arasındaki ayrım, Naive Bayes”in çok naif anlatımı, sürücüsüz arabalar, makineleri insan gibi yaratıcı kılma çabaları kitabın beni etkileyen ve aklımda kalan kısımları arasında yer alıyor. Kitabın adına ilişkin yazılan kısmı da okumayı unutmayın lütfen.